Dayanamadım akşamdan yazayım dedim elleri öpülesi öğretmenlerimizle ilgili bir yazı...
Dayanamadım çünkü itilip kakılmaları ve aldığı maaşı üzerinden eleştiriye maruz kalmaları zoruma gidiyor.
Sizi din tacirliği yapıp Hazreti Ali'nin sözüyle de avutmayacağım... Olduğu gibi, içimden geldiği gibi anlatacağım...
Şimdi aslında şöyle oluyor...
Bizim öğretmenlerimiz vardı ve çocuktuk...
Söylediği, anlattığı kanundu... Zira terbiye denilen şey ağzından çıkandan ziyade bütün hareketlerinin toplamıydı... Yine dayak yerdik... Bunun adı da eğitimdi... Sesimiz çıkmazdı... Bilmezdik tabi neden dayak yediğimizi... Bugün anladık neden dayak yediğimizi... Adı da gün itibari ile adı "eğitimin bir parçası"... Gerçekten de öyle... Allah razı olsun o dayakları atanlardan... Ellerine sağlık...
Yediğimiz dayaktan sonra büyüklerimize anlatma gereği de duymaz hatta duyamazdık da... Belki evde de "niye kendini dövdürdün" diyen büyüğümüzden yiyeceğimiz dayaktan belki de bağımlısıydık... Ama şu bir gerçek ki eğitim sistemi aileden okula sürekli bir döngüydü... "Niye benim çocuğumu dövdün" diyen veliler de çok azınlıktaydı... Yoktu bile...Bu durumu suiistimal eden öğretmen de yoktu çoğunlukla... Ve kimse zevkine kimseyi dövmüyordu...
Öğretmenlerimiz klas insanlardı... Önemli bir sınıftı gözümüzde... Maaş sıkıntısından dolayı ikinci iş yaptığını bildiğimiz öğretmenlerimiz de vardı... Görevini devam ettiremeyeceğini anlayıp onuruyla mesleği bırakan da...
Güzel günlerdi gerçekten...İlgi bekleyen varlıklardık ve önemsenmeyi bekliyorduk...
Öğretmenimiz istihbarat daire başkanıydı... Kimin ne olduğunu, ailesini, dişindeki dolgusunu bilirdi... Bosna Hersek'e yardım etmişliğimiz de vardır...
Öğretmenimiz anlatırdı biz de velimize anlatırdık... Dünya mutlu olurdu sanırdık... Ama dünya mutluydu...Barışı anlatırlardı... Küslüğü ortadan kaldırırlardı... Kimse üzülmezdi sonunda; kimse de kimseye düşman olmazdı.Çünkü o yazılı olmayan kanunun yetkisi öğrenci velileri tarafından öğretmenlerimize verilmişti...Evet... Veliler tarafından sorulan sorular edeple seçilirdi... Herkes haddini bilir ve herkes kendi işini yapardı...
Bilirlerdi ki o öğretmen ülkesinin geleceğini yetiştiriyordu...Seneler sonra sistemi herkes eleştirdi lakin öğretmenlere tek laf söyleyebilecek kimse çıkmadı...
Bugün herkes öğretmeni eleştirebiliyor... Kendinin geçim kaygısı içerisinde evet "kaygı" tam tabiriyle çocuğunu ihmal ettiğini bir kenara bırakıp "vur abalıya" sanatını incelikleriyle yerine getiriyor...
İnançlı bir toplumda nasıl oluyor da insanlar yaradandan bile şüphe ederken nasıl yaratıcının yarattığı öğretmenin mükemmel olmasını bekleyebiliyor? Bu soruyu lütfen kendinize sorun...
Netice olarak da keşke biraz daha dövseniz de ağzını yayarak öğretmenlik mesleği hakkında mevzu yapanların ağzına ağzına vurmayı da nasılsa biz çözerdik... Keşke...
Başta elleri öpülesi öğretmenlerimin ve tüm öğretmenlerin günü kutlu olsun...
Kaynak: Şikâyet edilen tüm öğretmenlerin günü kutlu olsun!
Silleli Bob / Köşe Yazarı
haber@konyapol.com